3 Aralık geldi, geçti. Malum sesler yükseldi “Neden kutlayayım. Sanki her hakkım elimde de.
Neden kutlayayım, senin yerine ben engelli olduğum için mi ? Engel diye birşey yok.
Benim senden de farkım yok. Özel günümüzün de olmasına gerek yok gibi. Olaylara sorunsal bakmaya bayılıyoruz. Hep sorunları dile getirmekten geri durmuyoruz. Birkaç ayda bir ortezi kırılan, merdivenli mekanları tercih etmeyen, arabam olmayınca evden çıkmayı istemeyen birisi olarak, benim tuzum kuru değil.. Benim de sağlık sorunlarıma bağlı olarak farklı alanlarda sıkıntılarım var. Ancak her şeyi bir ifade etme şekli de var. Benim için bir günü kutlamaktan ve bugünü bir fırsat olarak görmekten mutluluk duyuyorum, bana heyecan veriyor. Düne bakınca geldiğimiz nokta, küçümsenecek bir durum değil. Bana mücadele hırsı veriyor. Bu, 8 Mart’ta kadınlara gül sunmak kadar kıymetli, kadın cinayetlerine karşı dik durmak kadar doğal ve faydalı… Ben mi neden kutluyorum… ?
Biraz daha açayım. Bu yaşamda herkesin kendini koyabileceği bir misyonu var.
İşsizin de misyonu var. Yoksulun da. Kimi memleketinden, kimi ideolojisinden, dini görüşünden, cinsiyetinden, işinden, yaptığı sporundan, attığı adımlarından vsvs. Siz de bunlara ekleme yapabilirsiniz. Ben, sağlık ve fiziki durumuna göre “Engelli” misyonuna dahilim. Engelliliğin insanın içinde biten bir olgu olduğunu da belirtmek isterim. Kimisi için bu kelime birşey ifade etmezken, kimisi içini istediği gibi doldurabiliyor. Bu sizin yaşamda yakaladığınız kalite ve kendinize çizdiğiniz hedefle de orantılı. Ben kutluyorum. En basit anlatımla bir misyonum var ve benim bir birey olduğumu, düşüncelerim ve seçimlerimle kendi kararlarımı alabileceğimi, yaşamsal alanda bana yanlış gelen düzenleme, uygun olmayan fiziki yapı gibi olumsuz olan durumları ve tabi olumlu olanlarıda, daha iyi hale getirebilmek için önerilerimi sunabileceğim bir zaman dilimi bugün. Düşünsenize herkesin gözünün kulağının sizde olduğunu bilerek, özgürce dile getirebileceğiniz düşünceleriniz…Kendimizi anlatacağımız daha geniş alanımız var artık. Bugün geçmiş yıllara göre daha fazla bizden bahsediliyorsa, her 3 Aralık’a kötü anlam yükleyenlerin değil, bugünleri fırsat bilerek, farklı ortamlarda insanları bilinçlendirenlerin çabasıyla oldu.
Şuan yaşamında maddi manevi eksiklikleri olan bizden başka kimse yok mu ? Var. Bizlerinde var. Bunları almak için bugünleri kötü anmak değil, fırsata çevirip her alanda sesimizi daha fazla yükseltmemiz gerekiyor. Sosyal bir platformda bu düşünceleri paylaşınca kibar tabirle linçe uğradım. Hatta 32 yıl önce bir mücadele başlattık diyenler oldu. 1990 ‘da bir engelli hareketi, bir mücadelenin startı verildi de benim mi haberim yok. Bu günleri hala kötü anlamda değerlendiriyorlarsa, 32 yıl boşuna mücadele etmişler. Merak edenler varsa bir siteden link paylaşıyorum. Burada haklarımız var. https://www.kifder.org.tr/engelli-haklari-ile-ilgili-cok-sorulan-sorular/ . Ve bu hakları bilerek yaşarsak, daha da genişleyeceğine emin olun. Kendi adıma söylüyorum; ben 2013’te başladığım ‘Engelsiz’ spor programıyla, engelli sporu ve sporcumuz adına önemli ivme katettim ve katettik. Sportif olarak daha fazla alanda varız. Hertürlü basından arkadaş benden sporcu isimi istiyor. Yani engelli sporunun rezerv programı olduk. İşte bu mücadeledir ve sonucudur. Başaranlar ağlayıp sızlayanlar değil, yoluna devam edenlerdir. Evet hala engelli bir çocuğun okula alınmamasını konuşabiliyoruz ama 10 yıl öncesine göre daha az. Evet medikal malzemelerimizi alırken zorlanıyoruz ama 10 öncesine göre daha az. Evet insanlar bize acıyarak bakıyor ancak bugün daha çok gururla bakıyorlar. Eskilerin hatalarını düzeltmek kolay olmayacak. Bir dönemi kapatmak üzereyiz.
Amacımız yeni nesil insanların, diğer insanlar (engelli) ve diğer yaşamlar hakkında, ilk okuldan başlayarak bilinçlenmelerine katkımızı sürdürmek olmalı. Ayrıca mücadeleden bahseden arkadaşlara Netflix’te “ CRIP KAMP” ı izlemelerini öneririm. Her 3 Aralık mücadeleye yeniden başlamak için bir fırsattır. Benim gibi düşünenlerin Dünya Engelliler Gününü Kutlarım.
Saygılarımla,
Ayhan AKTAŞ
YORUMLAR