Diyarbakır’da hemşirelik yapan Hatice Tunç, arkadaşlarıyla gezi için gittiği Hasankeyf’te ayağının üzerine bir kayanın düşmesi sonucu sol bacağını kaybetti. Demir bacağıyla yeni hayatına başladığı günlerde daha yürümeyi çözememişken bisiklete binmeyi öğrendi.
Sizler için sordum o yanıtladı. ‘ Ölmemişsem bir sebebi vardır’ diyen Hatice Tunç hikayesini ‘Polishaberleri.org’ için anlattı.
HASANKEYF’İ SON BİR KEZ GÖRMEK İSTEMİŞTİM
22 yaşındayım. Hemşireyim.Birsüredir bir bacağım demir olarak yaşıyorum. Bunun hikayesi ; Hasankeyf sular altında kalacaktı, son birkez onu ziyaret etmek istedim. Bir taşın üzerinde trafı izlerken, nasıl olduğunu anlamadım ve bir anda taş yerinden koptu. Metrelerce aşağıya düştüm, tek hatırladığım dev bir taş yığını sol bacağımın üstündeydi. Hemşire olduğum için soğuk kanlı davrandım, başka bir doktorun şansa orada ollması ilk müdehalede sorunu avantaja çevirmemi sağlamıştı. Ardından hastaneye sevkim ve yeni hikayemin ilk günleri başlıyordu.
GÖZÜMDEN DÜŞEN BİR DAMLA YAŞ VE UYANIYORUM
Ankara’ya gidene kadar iki kere kalbim duruyor. Ankara’ya indiğimizde kalbim durmuş şekilde hemen kalbi çalıştırmaya çalışıyorlar. Doktorların önceliği beni hayatta tutmak. Bacağım o an kimsenin umurunda değildi. O dönem ben 38 ünite kan aldım. Babamlar ardımdan geldiler Ankara’ya.Babam doktora durumumu sormaya gidiyordoktor ona ‘ Bu gece Hatice sabaha çıkmayabilir. Gelin son kez görün’ muhabbetleri geçiyor. İşte o an Yeşilçam sahnesi yaşanıyor. Babam benimle son kez görüşmek için geliyor, oradabana ne anlatıyor bilmiyorum, halada söylemedi. O anda gözümden bir damla yaş geliyor. Babam bunu doktora söylüyor. Doktor ‘ Seni duyuyor, sana tepki veriyor. Bu iyi bir şey’. Ve o günün sabahına uyanıyorum.
HEM ÖLÜMÜ HEM DOĞUMU YAŞADIM
Ankara’da GATA’dayım. 13 gün boyunca ameliyatagirip çıkıyorum. Pansumanlarım bile ameliyathane’de oluyor. bacağımda bir ıslaklık hissettim. Sol bacağım sargıda sağ bacağımın topuğunda bir ıslaklık hissettim. Çarşaf var üzerimde elma yiyorum. Hemşire önümden geçerken ‘Ne oldu ‘dedi. Dedim ayağımda bir ıslaklık hissediyorum. Çarşafı açtığımız zaman, tamamen bacağımdan topuğuma kadar tamamen kan. Famoral arter’e bir grift yerleştirmişlerdi, o yerinden çıkmış ve sızıntı şeklinde kanıyor. Bunun ne demek olduğunu biliyorum. Çok kan kaybettim ve başım dönmeye başladı. Dedim ben bu sefer ölüyorum. Uyandım,,baktım bacak yok ama ağrılarımda yok. Bütün ağrılarım geçmişti. Daha sonrahemşireler geldi. Kafama ışıklı bir şapka geçirdiler. Mumlu pastalar falan getirdiler. Dedim ‘ne oluyor’. Dediler ‘Bugün yılbaşı’ dediler. Ve Hatice senin yaşın bugün dediler. ‘Sen gerçekten bugün öldün ve tekrardan doğdun’.O gece 2018 yılına giriş yaptığımız geceydi. Tek bacak, yeni yılın bana hediyesi bu oldu sanırım.
ÖLMEMİŞSEM BİR SEBEBİ VAR
Bacak sargıda,13-14 gün hiç ayağa kalkmamışım, sürekli narkozun etkisindeyim. Ocak ayı, Ankara, hava buz gibi. Hava gelen bir yere götürmelerini istedim beni. Yargın merdivenine çıkarttılar beni. Kapı açıldığın yüzüme vuran soğuk hava, bana hayat enerjisi vermiş gibiydi. Ölmemişsem bir sebebi vardır. Ben bunu orada kendi kendime söyledim ve odama geçtim. Daha sonra fizik tedavi süreçleri başladı, orada da bir ay kaldım ve taburcu oldum.
YEDİĞİM EN LEZZETLİ CİĞERDİ
Ev hayatım başlamıştı. Sıkıldım, çıkmak istiyorudum dışarı.Arkadaşlar dediler ki ‘ Nereye?’, dedim ciğer yemeye. İki aydır ciğer yemiyorum, farkıdamısınız diye tatlı bir çıkıştım onlara. Ama bir makyaj yapmışım, iki aydır makyaj yapmamışım. Bir süslenmişim yani kıyafetleri giysem düğüne gidebilirim o makyajla. Kalktım pantolonumun sol bacağının paçasını kesip, kendime göre ayarladım. Uzun bir süre bir çift ayakkabının sadece tekini giyiyordum. O bende biraz travma etkisi yapıyordu. Diyarbakır’ın en kalabalık yerlerine gittik. Orada ciğer yedik. Oradan çıktık hanlara gittik, kafelere gittik. Ne bileyim neresi kalabalıksa oraya gitmek istedim. Çünkü ben o gün dışarı çıkmasaydım, hiç bir şekilde bu kalabalıklara karışamazdım.
YAŞADIKLARIM BANA ERTELEMEMEYİ ÖĞRETTİ
Benim için zaman çok kıymetli oldu. Çünkü ben on yıl sonranın planını yaparken, bir saat sonrasında hayatım tamamen değişmişti. Ve gerçekten orada öledebilirdim (Hasankeyf). Hayallerim vardı, sürekli ertelediğim işlerim vardı. Karadeniz’e gitmek istiyordum mesela, sürekli erteliyordum. Herşeyi erteliyoruz biz, hayatımızda herşeyi erteliyoruz. Ben hayatımda ertelememeyi öğrendim . Ve sadece kendin için yaşamanın bir anlam ifade etmediğini.
YAPAMIYORUM DEĞİL, NASIL YAPABİLİRİM DİYE DÜŞÜNDÜM !
Annem yaparsın demiyordu, yapamazsın diyordu.. Ben annemle sürekli kavga ediyordum. Diyordum ki, yapamayacaksam ben kendim deneyeceğim, yapamayacaksam kendim göreceğim. Kimse benim yapıp yapamayacağımı bilemezki. Ben önceleri denemeden, yapamıyorum diyerek ağlayıp sızlıyordum... Ama bakıyorum, ben bunu denememişim ki. Yapıp yapamayacağımı göremiyorum. Ben bisiklet sürerken defalarca düştüm. Kolumu incittim, annemler karşı çıkmasınlar diye söylemedim. Ben onunla düşmeyi öğrendim.Yani direkt kimse bisiklet sürmeyi öğrenemez. Protezle kolay bir şekilde bisikleti yönetemezsin. Ama düşe kalka öğreniyorsun. Hatta bir defasında kolum kocaman şişmişti. Yapamayacağımı düşündüm, arkadaşlar motive etti. Yapabilen insanları izledim. Biri yapabiliyorsa bende yapabilirim.
ZOR OLANI DENEDİM
Ben hayatımda kaymamıştım, protezimle kaymayı denedim. Dağa çıktım karda kayak yaptım. Bisiklet çok önemlideğildi benim için. Kaç defa bisiklet sürdün desen, hatırlamam bile. Ama kazadan sonra sürekli bisiklet sürmeye başladım. Ve benim için gerçekten bisiklet bir geçiş süreci oldu. Ben yürüyemezken, yürümeyi çok zor bir aktivite gibi görürken, şuan bisiklet sürüyorum. Şehir içinde 8-9 kilometre bisiklet sürüyorum.
PROTEZLE MESLEĞİMDE İLK GÜNÜM
Protezle mesleğe başladığımın ilk günü nöbete geçtim. Ben dahiliye polikliniğindeyim karşı taraf doğum servisi. Orada sesler geldi. Bende meraklı bir şekilde gittim ne var diye. Gittim baktım doğum gelmiş, arkadaş tek başına. Ben daha önceleri bebek hemşireliği yapmıştım. Ebe arkadaşa yardım ediyorum, doğum gerçekleşsin diye. Daha sonrasında bir an dondum kaldım. Bebeği almalımıyım, almamalımıyım. Ya ayağım takılırsa, ya protezle yürürken bir sorun olursa, bebeği kucağımdan düşürürsem.. Bir süre gitgeller yaşadım İçimde. O çocuğa zarar verimiyim diye. Bazı anlar çok hızlı olman gerekiyor. Sonra düşündüm, yapabileceğime karar verdim, motive ettim kendimi. Gayet sakin bir şekilde çocuğu aldım, temizledim, aşılarını yaptım, boyuna kilosuna baktım annesine verdim. Ve kendi kendime düşündüm, ya Hatice sen biRşeyleri kaybettin ama hala kucağına can doğabiliyor.
Şairin dediği gibi ‘ İnsan evrende bedeni kadar değil, yüreği kadar yer kaplar’. Sizin başına gelen herneyse, bunu önce kabullenin ve kendi kendinize şunu söyleyin. ‘ Ben başarabilirim. Ben savaşmazsam kaybederim. Önce savaşacağım.Kendimi inandıracağım sonra çevremi inandıracağım ve başaracağım...
Yaşam bize kimi zaman, başkalarının rol model aldığı bir karakter görevi veriyor. Sormuyor çoğu kez. Birileri çocukluğundan, yetişkinliğine kadar aldığı eğitim ve kendini geliştirmesiyle ön plana çıkıyor,, kimileri ise hiç beklemediği anda değişen yaşantısını yeniden yoluna sokmak için verdiği mücadeleyle. Nefes aldığımız şu dünyada Hatice gibi onlarcası var. Ve onların yaşanmışlıklarından feyz almanız, oturup düşünmeniz için hikayelerini anlatıyorlar. Hiçbir mecburiyetleri yokken. Hayat önemsenecek kadar kıymetli.
Sevgi ve sağlıkla kalın...
Ayhan AKTAŞ
YORUMLAR