Asrın Deprem'i sonrası normalleşme adımlarını hızlıca atmak adına sırdan bir röportajla ilk yazıma başlamayı düşünüyordum. Röportajımda hazırken, içimde biriktirdiğim bazı duyguları yazmadan, normalleşmeye geçemeyeceğime karar verdim. Allah böyle bir felaketi birkez daha milletimize yaşatmasın dualarımla, bu dönemin son yazısını sizlere sunmak istiyorum.
Büyük felaket.. Felaket zaten sıra dışı olan, olağanüstü anlamında kullanılan bir kelime.
Bölgenin yaşadığı ise 'Büyük Felaket' olarak ifade edilebiliyor. Çünkü tanımlanmış felaketlerin üstünde ve tarifsiz yıkıma neden olmuş bir deprem. Küçük Kıyamet’de diyebiliriz. İlk günden itibaren birçok kişi kıyas yaptı. Eksiklikleri, yanlışları vs. Ama ne ile kıyas yaptığını bilemiyordu. Bu büyüklükte bir felaketi görmemişti günümüzün insanı. Ancak herkes kendine göre yorumladı, yeri geldi acının üstüne acı ekledi, sıcak evlerinde olanları yorumlarken. Nice bedenler çaresizce ve üşüyerek ruhunu yaradanına teslim ettiği saatlerde. Birileri sadece yazıyordu. Bir deprem oldu ama nerede olduğu tam anlaşılmamış bir deprem. Antakya tümden gitti. Depremin ucunun oraya kadar uzandığı dahi saatler sonra fark edildi. Nice canlar soğukta can verdi. Binlerce yıkık bina, ama binlerce kurtarma ekibi yoktu. Bir uzman anlatıyordu. Orta yükseklikteki, bir bina enkazından yaraı ve cenazeleri çıkarmak 2 gün sürüyordu. Siz düşünün, 180 bin kilometrekarelik bir alanı etkileyen depremde kim nereye, nasıl ulaşabilecekti. Giden gitti kalan kaldı ülkemde. Ama her yönüyle ‘ Hepimzi Kaldık Bu Enkazın Altında’.. Herkes payına düşeni alsın....
Bu yazıyı hazırlarken felaketin üstünden yaklaşık bir ay geçmişti. İçerden, dışardan birçok bilgiyi, eleştiriyi, paylaşımları,tepkileri sentezleyecek yeteri bir vakitti. Ben de kendi nazarımda bu geçen süreci anlamak ve anlatmak istedim. Neyi neyle kıyaslıyoruz. Ve neden kıyaslıyoruz. Ve neden orada canla başla çalışan insanları, insan kurtarmak için, yüzleri soğuktan yanarken, birileri buradan sosyal medyayı, yöneticileri bombalamayı kendine görev biliyor. ‘Ölecegiz’ arkadaş diye haykırırken, içindeki ölebilme duygusu değilde, ölümünün nasıl olacağı endişesi olmasın. Kafayı uçuruyorsun. Acını ve korkunu yönetemiyorsun. Oturduğum binayı belki baban yapmış, ya da övüne övüne bir ton para verip lüks bir daire almışsın. Ama endişe aynı,acaba evim sağlam mı ? Kendi seçimlerinin yanlış çıkma endişesiyle, başkalarına saldırıyorsun. İçindeki korkuyu yönetemiyorsun. Her zaman olduğu gibi yine olmaması gerekenleri yapıyorsun. Kolayını yani. Klavyenin başına geçip RETORİK videolar izleyip, ona buna saydırıyorsun, sosyal medyada. Sağlıklı paylaşımları göremiyoruz, senin yüzünden. Hatta bölgede işi gücü insan kurtarmak olan kişiler, işini bırakıyor, sosyal medyadan sana yanıt vermeye çalışıyor. Yönetemiyorsun arkadaş. Uzaktan o ateşi hissedemezsin. İçinde hissettiğin kendi korkun...
Ateş düştüğü yeri yakıyor. Eski diyanet işleri baskanı Mehmet Dönmez'in bir sözü var. "Depremzedelerin gönlü naz makamındadır. Onlar Allah'a karşı dargın, yöneticilere ve oradakilere karşı kızgın ve öfkeli olabilirler" . Bu sözler de eminim çarptırılıp farklı yerlerde kullanılacak. Bence şunu anlatmaya çalışıyor. Onlar ne derlerse haklıdırlar. Canları yanmış.
Ailesi gitmiş, bir tek o kalmış. Muhabirin yanına gelen bir depremzede, aracının bagajını açarak içindeki kızının cesedini gösteriyor "Hadi anlat bunu" diyor. Der abi. O insanlar herşeyi der. Demeye müsait ve ruh halleri bunu gerektiriyor. Onların ruhu 'Naz Makamındadır'. Uzaktan klavyeni kullanarak sosyal medyada, sözde onların dertlerine derman olmaya çalışıyorsun.
Sen içindeki korkuyu yönetemiyorsun. Ona buna saldırıyorsun, bögedekine zerre kadar faydan olmadan. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Bırak insan, bizler acımızı yaşayalım. Birkez daha bir zorlukta sınıfta kaldık. O çok güvendiğin ve yeri gelince içini döktüğün sosyal medyayı birkaç kuruşa eline geçirip istediği paylaşımları,kurguları yaptıranlar var. Troller var. Senin gibi zayıfları ağına alıp, bir oyana bir bu yana savuruyorlar. HEPİMİZ AYNI ENKAZIN ALTINDA KALDIK...
Mevlananın bir sözüyle yazımı sonlandırıyorum.
“Sen ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayacağı kadardır”
Umarım anlatabilmişimdir. Herkes kendi heybesi için düşünsün.
Sağlık,huzur ve mutluluk dilerim.
Deprem bölgesinde yiten canlara Allah’tan rahmet, geride kalanlara sabır ve güç ihsan etsin.
Saygılarımla,
Ayhan AKTAŞ
YORUMLAR