Türkiye’de engelli sporu ve sporcusunun kazandığı ivme kimi kesimlerde şaşkınlık yaratırken, kendi misyonu için ümit veriyor. Bu yolda taşın altına elini sokan, emek veren tüm insanlara teşekkür etmek lazım. Yolculuk hayal kurmayla başlıyor. Hayalperest bir karaktersen, başkalarının değil kendi hayalini kuruyorsun. Sonra kurguluyorsun. Yavaş adımlarla ilerliyorsun. Ter döküyorsun. Arkadaşlarından, ailenden kırptığın zamanları, spor idmanlarına değerlendiriyorsun. Bir amaç ve hedef uğruna. Kolay olmuyor tabi. Para (engelli) sporcularda daha da meşakkatli. Gelin ulu önder Atatürk’ün bir sözüyle gözüme çarpan bazı durumları anlatayım size. ‘ Ben sporcunun zeki, çevik aynı zamanda ahlaklısını severim’ diye. Buradan ilerleyelim.
Sporcuların yön bulduğu atamızın bu sözleri, bir takım sporcularda farklı vücut buluyor. ZEKİ OLMAK; Zekasını, derece geldiyse nasıl paraya çevireceğini düşünmeye harcıyor. Popüler kültüre yem oluyor. Önceden keyif veren şeylerin,, yeni keyif alanlarının açıldığını görünce, artık ona keyif vermediğini düşünüyor. Alkış ve ilginin kendisine değil, boynundaki madalyaya olduğunun bilincinde olan sporcu, onu kaybetmemek için, daha güçlülerin, daha medyatiklerin yanında dolaşmaya başlıyor. Arkadaşlarını tanımamaya, başarı yolculuğunda ona destek olanları, elinin tersiyle itiyor.
Bu durum, kendi tespitlerime göre Ampute Futbol'da milli takımı sporcularında ve bazı bireysel spor branşlarındaki para (engelli) sporcularda görülüyor. Allah bozmasın hem milli takımda hem de kulüp bazında, Tekerlekli Sandalye Basketbol'da ise gerçek bir takımdaşlık var. Devam edelim, kürsü görmüş sporcu arkadaşlarıyla arasında gruplaşmaya başlıyor. Kendi 'badi'si farklı oluyor. Diğerlerine uzak duruyor. Şahsen şahit olduğum bir durum var. Üzüntü verici. Bazı engelli sporcular, milli takım resimlerine dahi girmiyor. Burada esprili bir benzetme yapacağım ‘Çocukken anne sütü en az 2 yaşına kadar gerekli’ derler ya, evet bu bahsettiğim durumda olan sporcuların, çocukluklarına inmek gerekiyor. Engel durumlarından dolayı çocukluklarında ötekileştirilen, dışlanan, ailesi tarafından sokağa bile çıkarılmayan, sokakta dururken dahi başını yerden kaldıramayan, utangaç, özgüveni eksik bir çocukluk yaşayan bugünün şampiyon para (engelli) sporcusu, yakaladığı başarısı sonrası gördüğü ilgiyi kaldıramıyor, yönetemiyor ve artık kendini bile tanımıyor olabiliyor. İnsanın en dürüst olduğu an, iki avucunun içine sığdırdığı yüzünde, hissettikleridir. İnanın bugüne dek tek bir olimpik sporcudan tabiri caizse trip yemedim, ancak kendi misyonum ve uzmanlık alanım olan Para (engelli) Sporculardan ara ara tipte yiyorum, sen kimsin hayırdır , ifadelerini de hissediyorum. Bu kendini bilmezlik ve neye hizmet ettiğinin bilinç altındaki olumsuz tezahüründen başka bir şey değil.
Ancak misyonunu kıymetli gören, kendisi kadar şanslı olmayan arkadaşları için var olan sporcu karakterlerimiz oldukça fazla. Bu sevindirici tarafı. Ama diğerlerine üzülmekten başka yapabileceğim bir şey yok. Düne kadar kimseler bırak gazete sayfalarını, telefonlarını dahi aramazlardı. Bugün kendi hakkımı teslim etmek adına, neredeyse tüm para (engelli) sporcularımızın tanıtımı ve bilinirliklerini artması adına, başta çalıştığım kanal olmak üzere, diğer basın yayın kanallarına tanıtan ve servis eden bir kişiyim. O nedenle ben dert ediyorum ve üzülüyorum. Biz kimler için mücadele ediyoruz diye hayıflanıyorum. Ama zaman çürük meyveleri iyilerinin arasından seçmem gerektiğini, aksi halde o çürük meyvenin diğerlerini de etkilediğini tecrübe ettirdi bana.
'İşini düzgün yap. İşini düzgün yapman kazandığın paranın karşılığı değil, karakterinin yansımasıdır'
Doğru insanları seçin, parlayan, hep ekranın önünde olanı değil, gerisindekini de rehber alın kendinize…Atatürk’ün sporcuyu tanımlarken kullandığı tanımlamalar arasında, anlamı ve uygulaması değişmeyeni sporcunun ‘Çevik’ olması. Sporcu çevik olmalı ki, fire verirse, yerini başkası alacak olmasıdır. En iyi yaptıkları odur. Ahlak ise en çok değişkenlik gösteren tanım. Kişiye özel bir durum olduğu için, bana göre ahlaksız gözüken, diğer kişiye tamamıyla hakkaniyetli ve adil bir davranış olarak tanımlanabiliyor. Ahlaksızlık ahde vefayı çöpe çevirendir.
Oscar Wilde “ Gerçeklerin dünyasında kötülerin cezalandırılıp, iyilerin ödüllendirildiği falan yoktu. Başarı güçlüye veriliyor, yenilgi zayıfın eline tutuşturuluyordu…” Bu yaşamda güçlü olmak madalyadan ibaret değildi artık. Kişisel menfaatlerin vitrindeki sporcuyu parlatmanı söylüyor sana.
Hak edeni değil, kendinden olanı kürsüye çıkarıyorsun.
Yaşamak, bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine..."
Sevgi ve saygılarımla.
Ayhan AKTAŞ
YORUMLAR