Sevgili okurlarımız yazımda, çok yönlü farkındalıkları olan onurlu merhametli bir vicdana sahip ‘’SESSİZ DOSTLARIMIZIN’’ kahramanı diye nitelendirdiğim kıymetli bir dostumun hayatını kaleme almaktan onur duyacağım. Hatice ve Kamber Şentürk çiftinin beş erkek bir kız çocuğun ikinci çocuğu olan, Gaziantep İslahiye 1969 doğumlu, ‘’emekli uzman çavuş, fotoğraf sanatçısı, gazeteci, Bekir Şentürk’ü hep birlikte okuyup tanıyalım.
Bekir Şentürk İlkokul 3’ncü sınıfı İslahiye torunlar köyünde tamamladıktan sonra 1978 ‘de ailesiyle islahiye ilçesine taşınıp Cumhuriyet İlkokul sonu burada bitirdi. Orta okulu ve Liseyi İslahiye İbini –Sina da tamamladı. 1980 yılların ortasında dayısının fotoğrafçı olması sebebiyle fotoğrafçılığa ilgi duyup başladı. 1989 yılı Mayıs ayın da Vatani görevi için acemi birliği Ankara Mamak muhabere okulu çavuş talimgahta foto film bölümde eğitim süresini tamamladıktan sonra usta birliği Erzurum 9’ncu kolordu foto film merkezinde, on beş ayın sonrasın da vatani görevini tamamlayarak 1990 yılı Kasım ayında terhis oldu.
1992 yılı sonuna kadar farklı işler yaptı. 1992 yılın da uzman çavuşluk sınavını kazanarak 1993 yılı Aralık Ayında İstanbul 1’nci ordu muhabere taburu foto film merkezi selimiye kışlasında görev yaptı. 2000 Yılında Kars Sarıkamış 9’ncu piyade tümen muhabere taburu foto film kısmına ataması yapıldı ve burada altı ay çalıştı. Bekir Şentürk gözlerinde çıkan miyop astigmat nedeniyle 2001 yılında malulen emekli edildi. Emeklilik sonrası doğduğu ilçe, islahiye de stüdyo şentürk isimli bir fotoğraf stüdyosu açarak mesleğimi icra etmeye başladı. Fotoğrafçılığın diğer yanı sıra İhlas Haber Ajansı islahiye muhabirliğini de yaptı. Gazetecilik mesleğine halen devam etmekte olan Bekir Şentürk 1995 yılında, Elif Can hanımefendi İle evlendi. 1996 Yılında Gata İstanbul da, doğan Celal isimli bir oğlu, 2000 Yılın da Erzurum Mareşal Çakmak Askeri hastanesinde doğan Ezo isminde bir kızı var. ‘’ Sesiz Dostların Ayak İzleri ’ Bekir Şentürk’e doğru koşuyordu ve yaşamı bu dakikadan sonra bambaşka bir yöne doğru hızla değişecekti. Çocukluk ve Askerlik kadar olan zaman diliminde bir çok köpek, güvercin, muhabbet kuşu beslemişti ve köpek beslerken diğer köpeklerden de hep korkardı fakat hayvan sever yönünden asla vazgeçmedi. Ve şöyle gelişmişti her şey 2013 yılı Ekim ayı iş dönüşü yağmurlu bir havada ana yol üzerinde yavru köpek gördüm. Aracı durdurup yavru köpeği sakin yağmursuz bir yere bıraktım. Ancak araç hareket ettiği sırada yavru köpeğin peşimden geldiğini görüp tekrar durup yavru köpeği araca aldım ısınsın diye montum içerisine koyarak güvendiğim bir yere götürdüm. İş yerimin olduğu saha kabul etmedi. Birkaç farklı yerde kabul etmeyince güvenli bir yer yapıp önüne mama bırakarak oradan ayrıldım. Akşam kontrol etmek için gittiğimde yavru köpek yağan yağmurda ıslanmış üşümüştü. Tekrar yavruyu alarak evimin bodrum katına bıraktım. Ancak ev sadece kendime ait olmadığından ailenin ortak kullanımı alanı olması sebebiyle 3 katlı geniş bahçeli evde önce babam sonra kardeşlerimin itirazlarıyla karşılaştım. Her şeyden habersiz sevimli yavruya ben duman derken eşim boncuk ismini verdi.Oynuyor zıplıyor keyfi yerinde görünüyordu. Bir gün hastalandı veterinere götürdüm iğne yapıldı nesi var dedik üşütmüş dendi oysa buradaki veterinerler veteriner değil baytardı velhasıl iyileşemedi. Gaziantep Hayvanat bahçesi köpek eğitim merkezine götürdük iki kez özel araç tutarak 90 km uzaklıkta ama maalesef kötüye gitti kalması gerek dediler burada iyileşince gelip alabilirsiniz dendi. Bırakırken hani yetim haneye bir çocuk bırakılır ya ben ağlıyorum minik yavru ağlıyor ayrılık çok zor oldu bıraktım fakat çok derinden üzdü beni iki gün sonra minik yavrunun melek olduğu haberini aldım ve bir ayda ancak içinde bulunduğum üzüntülü yastan bir nebzede olsa sıyrılabildim.
O günden sonra asla bakamam yavru köpeklere diyerek hep kaçtım. Ben kaçtıkça olduğum her yerde yavru köpekler karşıma çıkıyordu. Ve yine merhametime esir düşmüştüm. Böyle olmayacak diyerek besleme noktaları yaptım. Hem işimde çalışıp bir yandan da sessiz dostlarımızı besledim tedavileri için aracımı ecza deposuna dönüştürdüm. Kaybettiklerime üzüldüm etkilendim günlerce ağladım… Hafta sonu tatil bayram demedim besledim önce marketten sucuk salam süt yoğurt sonra şarküterilerde çorbalık kırıntı aldım dilendim bir nevi boş çıkmadım girdiğim yerlerden. Belki insanlar benden tiksindi üzerim tavuk eti kokuyor diye ama asla gocunmadım. Sonra bir kimlik sahibi oldum Merkezi Adana da Olan Kihayko
(Kimsesiz Hayvanları Koruma Derneği Gaziantep il temsilciliği görevini aldım ) onun sonrasında Gaziantep Orman Su İşleri Yerel koruma görevini aldım. Bir yanda 300 kedi diğer yanda 100’e yakın köpek doyurmaya çalışıyorum. Zamanla canlar çoğalmaya başladı burada bana Gaziantep de, faaliyet gösteren Canlı hayatı iyileştirme derneği (Cahide) tarafından günlük 50 kg mama göndererek canları doyurmaya devam ettim. 2014 yerel seçimlerinde Belediye Başkanı seçilen mevcut belediye başkanı ilk üç ayda köpek katliamlarına başladı ancak daha sonra Gaziantep Büyük Şehir Belediyesi hayvanat bahçesi köpek toplama ekibince ilçede bulunan canlar toplanın barınakta kısa bir süre kaldıktan sonra bilinmezlere atıldı buna karşı koydum direndim çoğu kez belediye başkanı hakkında suç duyuruların da bulunup mahkemelik oldum. Ancak her defasın da onlarda benim hakkımda suç duyurusun da bulundular mahkeme takipsizlik verdi her iki tarafa da üstelik deliller ve şahitlerim olmasına rağmen 2016 yılında barınak yapacağız dediler bir yer gösterdiler fakat plan projeler konunu devamı gelmedi yine kanunsuz köpek toplamalar başladı ve yine mahkeme kapıları yine takipsizlik bu böyle devam etti her gün sokak dostları kayıplarda bir gün tesadüf ilçeye 28 km uzaklıkta Hatayın Hassa ilçesi Akbez mahallesinde bir görüşmeye gittiğimde kendi iş yerimin önünde uyuyan köpeği bir benzin istasyonunda gördüm ismi cadı, cadı cadı diye çağırdım kucağıma atladı orada bir araca aldım getirdim yaklaşık 6 ay sonra 2018 yılı Temmuz ayında aldığım bir duyumda ilçeye barınak yapıldığını duydum gittim incelemeler de bulundum ancak barınaktan çok toplama kampı ve bir hapishane bu böyle olmaz dedim. Bir inşaat müteahhit bana abi sen bir yer ayarla sana destek olayım dedi. Bende rica ettim kum ve çimento yolladı sonra telefonu elime aldım isteyenin bir yüzü vermeyen iki yüzü kara deyip nazımın geçtiği Ahmet, Mehmet’i, Mustafa’yı, Ökkeşi aradım yaklaşık Dört bin briket 50 ton kum 100 torba çimento 300 metre çit teli ile bir şeyler yapmaya çalışırken belediyeden de destek olarak 250 briket istedim verilmedi ,çalışan istedim verilmedi, telefonlarıma bakılmadı. İsmim İTÇİ diye lanse edilse de ancak yılmadım Yaptıklarımı görülüp duyulmaya başlandığında zaman içinde duyarlılık göstermeye başladılar devamlılığı umarım uzun soluklu olur.. İlçede bulunan Garnizon komutanlığında ,İlçe Devlet hastanesinde ve özel bir yemekhaneden aldığım atık yemekler ile canları doyuruyorum. Sağlık bakanlığından Ambulans ve özeliğini yitirmiş araç talep ettim talebim kabul gördü ve bir araç yakında gelecek. Amerika Birleşik Devletleri Denver şehrin de ikamet eden bir hanımefendi 18 adet soğutucu alıp bağış yaptı. Adalet bakanlığı F- tipi cezaevi inşaatında çatı malzemesi derken Opet A.Ş yönetim kurulu Başkanı Fikret Öztürk ve onun değerli Eşleri Nurten Öztürün ilçemize kazandırdığı Opet Anadolu Lisesi Müdürü Öğretmenleri ve Öğrencileri tarafında başlatılan kampanya büyük bir ilgi gördü desteklendim. Çalışmalarım tüm hızlı ile devam ederken canlar için çalışma yaptığım alan en üzücü tarafı İslahiye Belediyesin seçilen her belediye başkanı tarafında verilen talimatlarla katledilen canların gömüldüğü alandır. Bir nevi ataların gömüldüğü alana yaşam merkezi kuruyorum bu çok üzücü yaşam merkezinin ismi ‘’Dilsiz Kullar Yaşam Merkezi’’
Bir iş adamımızı aradım yardım talep ettim bana aynen şu üslupla git işine it meselesi mi kaldı diyerek kabaca telefonu yüzüme kaparken diğer yandan
25 yaşlarında duyarlı bir genç cebindeki 100 TL harçlığı getirip abi bana buradan 30 TL verip gerisini canlara yiyecek alır mısın ? dedi ve bu davranışı beni çok duygulandırdı. Ben Bekir Şentürk olarak verdiğim bu mücadele hep şunu duyuyorum. Sen cennetliksin bende iyi madem ben cennete gideceğim gel sende işin ucunda tut beraber gidelim cennete değil mi dediğimde bir sessizlik kaplıyor ortalığı. Besleme yaptığım yerlerden sürekli şikayet ediliyorum ama yılmıyorum bu canlar sevgi şefkat isterler gözlerine baktığınızda her şeyi size anlatıyorlar aslında . Sabah 08:30’da işyerimi açıyor sonra yapımına devam ettiğimiz yaşam merkezimizin çalışmaları için yaşam merkezine gidiyorum. Bir çocuk babasına koşar ya bu canlar benim aracımı görür görmez koşa koşa gelir kimi ayaklarıma sarılır kimi kucağıma atlar birbirlerinden kıskanarak severler onları sevenleri. Böyle bir sevgi yok düşünün bir can sizi sizden çok seviyor var mı yer yüzünde böyle yaratıklar. Hafta sonları kahvaltımı yapar çıkarım yaşam merkezine gidip amelelik yapar eksikler üzerine çalışırım henüz tam olarak bitmediği için sokaklarda bulunan canları beslerim. Yağmur yağdığında içimde fırtınalar kopar uyuyamam dışarda bulunan canlar ne eder nasıl ederler diye hep merak ederim…Değerli güzel insanlar hadi hep beraber yerimizde yurdumuz da sokağımızda mahallemizde bulunan bütün canlılara saygı gösterip onlara sahip çıkalım. Çocuklarımıza bir nakış naifliğinde hayvanları sevmeyi öğretelim..
Farkındalığımız SESSİZ DOSTLARIMIZIN hayatlarına dokunmak olsun.
Sevgi ve hoşgörü dolu yarınlar diliyorum.
Saygılarımla,
Elif Satı KALAYCIOĞLU
YORUMLAR