İnsanlar kimi zaman olaylarda kendilerini daha merkezde görme eğilimindedirler.
Çoğu zaman olayları kendi kontrolümüzde zannederiz ve onları yönlendirebileceğimizi düşünürüz. Ben-merkezcilik, kişinin her şeyi kendine dayandırması, her şeyde kendini esas alması, kendi fikirlerini en önde tutması ve her şeyi kendine bağlamasıdır. Ben-merkezcilik, aynı zamanda kişinin her şeyde kendi mantığına ve duygularına göre hareket etmesini de içerir. Ben-merkezli kişiye göre dünyanın merkezinde kendisi vardır ve diğer her şey onun etrafında döner. Herkesin onunla hemfikir olduğuna dair yanılgılara sahiptir. Siz onu idare ederseniz daima anlaşma sağlarsınız. İdare etmeyi bıraktığınız anda ipler kopar ve sesler yükselir çünkü alma duyguları yüksek verme duyguları zayıftır.
Örneğin: Bu konuda neler söyleyebiliriz? her yerde karşılaşırız. Aslında Onları çok yakından tanırız. Hep çevremizdedirler. Komşumuzdur, aynı bürodadır. Aynı meslek dalındadır.
Aynı mecliste bulunursunuz hatta aynı evi paylaştığınız eşiniz, çocuğunuz, aile bireylerinizdir. İnsan vardır, problemdir. Başlı başına meseledir. İnsan vardır, sözü sohbeti dinlenir.
İnsan vardır, yüktür, yolda yürürken bile sırtınızda gezer. İnsan vardır. Sürekli maske takar. Alışkanlık haline getirmiştir. Maskesiz dolaşamaz. Bazen de yüzünde maske var mı? yok mu? anlayamazsınız. İnsan vardır, mütevazıdır. Onun mütevazılığı asilliği hanımefendiliği, beyefendiliği aldığı terbiyeden gelir. İnsan vardır, mütevazı görünür. Tevazu sahibiymiş gibi görünür/davranır. Aslında içinde fırtınalar vardır. İnsanlara hükmetmek, onları idare etmek, yön vermek, onlarla oyuncak askerler gibi oynamak ister.
Bazen siz O'nu tanıyamazsınız. Çünkü yüzünde maske vardır. Yüzündeki maske tevazu maskesidir. O maskenin arkasındaki hırs ve niyetlerini anlayamazsınız. O, O maskeyi kullanarak en yakınlarını bile etkiler. Kendi gibi düşünmeyenleri peşinen mahkûm eder.
Bu gibi yüksek ben merkezli insanlar hiç yanlış yapmazlar mı? Elbette yanlışlar yaparlar, yanlışları ve hataları da olur. Fakat O'na göre onun yanlışı ve hatası yoktur. Ona göre sadece ve sadece kendisi doğrudur. Kendisinin yanlışı yoktur, yanlış yapmaz. İşin en ilgi çekici tarafı ise hatalarının söylenmesinden asla hoşlanmamalarıdır. Çünkü Onlar kendilerinin her daim hatasız olduğunu kabul ederler. Onlar asla birine danışmazlar. Karşılarındaki insanları onure etmekten kaçınır çok nadiren karşı tarafa teşekkür eder, ya da özür dilerler.
Fazla kibirlidirler, çok gururludurlar. Dünyayı kendilerinin idare edeceğine inanırlar. Olduğundan daha yumuşak davranır. Çok mütevazı görünür. Yakından tanıdığınızda aslında "gündüz külahlı, gece silahlı" cinsindendir. Fakat O bu deyimin ne mana ifade ettiğini bile bilmez. Anlamaz. Buradaki silah kelimesine kafayı takmıştır. "Benim silahla ne işim olur" der. Buradaki mecazi manayı anlayamaz. Anlamak ihtiyacı duymaz. Belki de anlamak istemez. O'nun maskesinin arkasında neler olduğunu tahlil etmek için ruh doktoru olmaya gerek yok. Dikkatli bakanlar için bu tipler sürekli ipuçları verirler. Ve hemen yanımızda, yanı başımızdadırlar.
Sözün Özü:
Şurası muhakkaktır ki, kendisi olamayanlar, başkalarına benzemek için sürekli her konuda bir yarış halindedirler. Dış dünyaya karşı kendilerince Özgüven diye isimlendirdikleri fakat esas olan çocuklukta değersizlik duygusuyla yetişmiş olmalarıdır. Aynada ve iç dünyasında kendisiyle yüzleşmekten kaçan bir gün mutlaka yalnız kalacağını iyi tahlil etmelidir…
Saygılarımla,
Elif Satı KALAYCIOĞLU
YORUMLAR