İlker BIYIK

İlker BIYIK

İlker BIYIK / Eğitimci

Anomi

08 Eylül 2023 - 19:06

Merhaba kıymetli okurlar.

Şu sıralarda sosyal medyada ve tv kanallarında özellikle duyduğum konu toplumsal çöküş ve toplumsal çürüme. Belki de ben algıda seçicilik yapıyor olabilirim. Takdir sizin. 

Buradaki yazımda işlemek istediğim terim, anomi. Peki nedir bu anomi ve ülkemizdeki yansımaları ? Nereden çıkmış ? Kim çıkarmış ?

Anomi terimi Fransız sosyolog Émile Durkheim tarafından İntihar (1897) kitabında popüler hale gelmiş.  Toplumda yaşanan moral çökmesi ve hukuk eksikliğine bağlı olarak bireyin toplum ile olan sosyal bağının kopması şeklinde açıklanabiliyor. Bireysel ve toplumsal normlar arasındaki uyușmazlık veya fark olarak da tanımlanabiliyor. 
Özellikle belirsizlik durumlarında ortaya çıkan, birey ve toplum ilişkisinin zayıfladığı hatta koptuğu; kuralların geçerliliğini yitirdiği, normsuzluk dönemi olarak tanımlanabilir. Standartların, değerlerin; amaç ve ideallerin eksikliğinden kaynaklanan istikrarsızlık durumunda ortaya çıkar.
Yoğunlukla kentleşme süreçlerinde ve göçlerde görülür. Lütfi Akad’ ın yönettiği Gelin – Düğün – Diyet film üçlemesi kentleşme sürecinde yaşanan anomi olgusunu olanca netliği ile sergilemekte. İzlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum kıymetli okurlar.

 1960 lı yıllarda yoğunluğu artan köyden şehire göç olgusunda yaşanan anomi, göç olgusunun tümüyle yerli ve milli olmasından kaynaklı olarak görece hafif olarak atlatıldı.

Peki ya son 10 yıldır ayan beyan hepimizin yaşadığı, yerli ve milli olmak şöyle dursun ümmetçilik ve ensar – muhacir kardeşliği gibi muğlak,içi boş kavramlarla yüceltilen dış göç olgusuna dayalı anomiyi zihnimizde nereye ve ne şekilde yerleştirip yorumlayacağız?!!!

 Kaçınız tanık oldu hastanede sıra beklerken her nasılsa sizden önce doktorla görüşebilen milli kültürümüze ve kulak tınımıza yabancı isimlere ?!!! 

Kaçınızın aklına geldi ‘’ben sosyal güvenlik primlerimi daha maaşımı almadan devlete öderken bu giyimleri ile, konuşmaları ile, hal ve hareketleri ile milli kültürümüze adapte ve entegre olmaktan çok ama çok uzak olan şahsiyetler kaç kuruş yüce devletimize katkı sağlamışlardır diye ?!!! 

Ensar – Muhacir kardeşliği bu demek değildir kıymetli okurlar. Ne malum hocam diye sorarsanız derim ki ;
Muhacirler Medine‘ye hicret ettiklerinde Efendimiz onları Medineli ensarla kardeş ilan etmişti. Bu süreçte, Abdurrahman b. Avf ile ensardan Sad b. Rabia‘yı da kardeş olarak takdim etmişti. Ensarın ileri gelenleri arasında yer alan Sa‘d b. Rabi Medine‘nin varlıklı ailelerindendi. Abdurrahman bin Avf‘a  "Benim epey malım var, bunun yarısını sana veriyorum" dedi. Abdurrahman bin Avf‘ın cevabı ise hepimize örnek olabilecek nitelikteydi. "Allah malını sana mübarek eylesin, senin bu davranışının Allah ecrini versin, şimdi sen bana bir ip ver ve pazarın yolunu göster, ben kendim kazanırım" demişti. https://www.milligazete.com.tr/haber/1136911/onlardan-ogrendiklerimiz-abdurahman-bin-avf-ra 

İşte bu idrak sayesinde 1400 sene önce Medine’de anomi yaşanmadı. Ensar paylaşıma açık iken muhacirin sahip olduğu yüksek ahlak onları alan el olmaktan, el açmaktan alıkoyuyordu. Muhacir, asalak bir kene, bit ya da pire gibi davranıp, kendisine emin bir yurt sağlayan ensarın malına, emeğine çökmedi.

 Bir de 1400 yıl sonraki durumumuza bakın. Zaten pek çoğunuz durumun farkındasınız bizzat gördükleriniz ve işittikleriniz ile. 

Okullarımızda doğru dürüst dilimizi konuşamayan, milli bayramlarımızı idrakten uzak, toplumumuz ile entegre olmaktan ve milli kültürümüzü benimsemekten uzak  öğrenci güruhları var. Onlar ile mi bu dinç cumhuriyet yeni 100 yıllarını kutlayacak !!! 

Ziya Paşa’nın Terkib-i bend şiirinde dediği gibi ‘’ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz!!!’’ 

Bu güruhların gerçekten elleri iş tutsaydı kendi ecdadlarını asırlardır defnettikleri topraklarını ölürler de terk etmezler, gittikleri coğrafyaların başta sağlık ve eğitim olmak üzere kurulu düzenlerine asalaklık yapmazlardı. 

Urfanın, Antebin, Maraşın tek bir kent olarak o zamanın düveli muazzaması arasında sayılan koca Fransız devletine çektirdiklerini, topraklarını işgal eden emperyalist devletlere çektirirlerdi. 

Tabi bunu yapabilmek için çok yüksek bir cibilliyete sahip olmak gerekir vesselam.

100 sene önce ecdadımızın ortaya koyduğu onurlu mücadeleye bakın, bir de 100 sene sonra bu güzel topraklara, kendi toprağından kaçarak gelen ve bizlere güya muhacir olarak lanse edilen güruhların toplumumuzdan fersah fersah uzak olan kültür ve yaşam biçimleri ile bu güzel toprakların güzel insanlarına yaşattıkları anomiye !

Daha ne kadar, nereye kadar, ne için ve kim için kıymetli okurlar ??? 

Selam ve dua ile.

Bu yazı 3171 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum