Merhaba kıymetli okurlar. Hepimizin malumu olan ekonomik sıkıntılar ve bizlerden beklenen zaten son deliğine kadar sıkmış olduğumuz kemerlerimize ilave delikler açarak midemizi omurgamıza yapıştırmamız öğütleri karşısında, gördüğümüz itibardan tasarruf olmaz örnekleri ile taban tabana zıt olan asrısaadetten bir sahabe örneği vermek istedim. Anlayan zihinlere ve işiten kulaklara.
"Ebu Zer ümmetimde züht ve dindarlıkta İsa ibn Meryem gibidir." Hadisi ile şereflenmiş bir sahabe olan Ebu Zer, İslam'ı ilk kabul eden sahabilerden biriydi. Beni Gifar kabilesindendi.
Ebu Zer zahitliği ve aynı zamanda üçüncü halife Osman bin Affan'a karşı muhalif tutumu ile bilinmektedir.
İslam dinini kabul etmeden önceki yaşamı hakkında çok az şey bilinmektedir. Ebu Zer dünya nimetlerinden uzak ve İslam dinini kabul etmeden önce bile tek tanrılı inanca sahip biri olarak tarif edilmektedir. Kabilesi küçük ve fakir olduğu için, Mekkeliler arasında yüksek bir mevkiye sahip değildi.
Ebu Zer hakkında yaygın söylentilere göre kabilesinin geçim kaynağı bölgeden geçen kervanların soyulmasına dayanmış, ancak Ebu Zer çoban olarak fakir ama dürüst bir hayat sürdürmeyi tercih etmiştir. Mekke'de ortaya çıkmış yeni bir peygamberin haberini alır almaz, peygamberlik iddiasında bulunan bu kişiyi bulmak için Ebu Zer kardeşi ile birlikte Mekke'ye doğru yola koyulur. Hak dini arayan genç adam tereddüt etmeden yeni dini kabul eder ve vakit kaybetmeden o zamanlar putperest bir dinin merkezi olan Kabe'nin önünde yeni inancı hakkında yüksek sesle şehadet getirir. Mekke paganları kendisini bu davranışı için döver. Kabilesine döndükten sonra, başkalarının da İslam'ı kabul etmesini sağlar ve İslam peygamberinin Medine'ye hicretinden sonra Ebu Zer’ de Medine’ ye göç eder.
Erken dönem Müslüman tarihçi Taberi'ye göre, Ebu Zer İslam'ı kabul eden dördüncü ya da beşinci kişidir.
Ebu Zer, Osman bin Affan'ın hilafeti esnasında halifenin gözünden düşmüştür. Osman bin Affan kendi akrabalarını İslam Devleti'nin değişik vilayetlerine vali olarak tayın ediyordu ve onlara beytülmal'den para kaynağı sağlıyordu. Ebu Zer bu davranışın İslam'ın prensiplerine aykırı olduğunu görüşünü savunuyordu.
Osman, İfrikiya Gazvesi'nden (H. 27/M. 647) elde edilen ganimetten alınan Hums vergisinden kendisi gibi Emevi kabilesinden olan kuzeni Mervan bin el-Hakem'e 500.000 Dirhem, Haris bin el-Hakem'e 300.000 Dirhem ve Medineli Zeyd ibn Sabit'e 100.000 Dirhem verince, Ebu Zer Medine'de bu uygulamaya karşı çıkmaya başlamıştır. Zenginlikleri biriktirenlere cehennem ateşini vadeden Kur'an ayetleri okumuştur. Mervan bunun üzerine Ebu Zer'i Osman'a şikayet etmiş ve Osman Ebu Zer'i ikaz etmek amacıyla ona kendi hizmetçisi olan Natil'i göndermiştir, ancak Natil Ebu Zer'i ikna etmeyi başaramamıştır. Osman bir süre Ebu Zer'in muhalefetine sabretmiş, ta ki Ebu Zer halifenin huzurunda, halifenin beytülmal paralarını kullanma usulünü destekleyen Ka'b el-Ahbar'ı kızgın sözlerle yerene kadar. Bunun üzerine Osman Ebu Zer'i azarlamış ve kendisini Şam'a göndermiştir.
Ebu Zer Şam'da da tavizsiz tutumundan vazgeçmeyerek, Osman'ın yeğeni ve Şam vilayetinin valisi olan Muaviye bin Ebu Sufyan'ın, günümüzde de İTİBARDAN TASARRUF OLMAZ !!! deyişi ile hayat bulan şaşaalı yaşam tarzını ve savurganlığını tenkit etti. Muaviye’ ye karşı sarf ettiği sözleri ünlüdür. ‘’SARAYINI SEN KENDİ PARAN İLE YAPTIRDI İSEN İSRAF ETMİŞSİN. DEVLET KESESİNDEN, HALKIN HAKKI İLE YAPTIRMIŞ İSEN HARAM İŞLEMİŞSİN !!!
Ebu Zer bu tür eleştirileri üzerine Muaviye tarafından Şam’ dan Medine'ye geri gönderildi. Beytülmal'dan yapılan usulsüz harcamaları yine de tenkit etmekten vazgeçmeyince, doksan yaşlarındayken Medine çölü yakınındaki El-Rabaza kentine, eyersiz bir deve üzerinde, sadece tek kızı refakatinde sürgüne gönderildi.
Ali bin Ebu Talib, Halife Osman'ın ilk Müslümanlardan ve peygamberin en sevdiği sahabilerden olan Ebu Zer'i cezalandırmasını kınamıştı. Ali'nin bu tutumu, halife yasakladığı halde Ebu Zer'i kent sınırına kadar eşlik edip, onu en iyi dileklerle ve hürmet göstererek sürgüne göndermesinden de anlaşılmaktadır. Ebu Zer'e iyi davranmak için halifenin yasağını çiğnemeyi göze almıştı.
Ebû Zerr’in Rebeze’ye halife ile aralarındaki anlaşmazlık sebebiyle gittiği kesin olmakla beraber burayı hangisinin uygun gördüğünü tespit etmek mümkün değildir. Osman’ın Ebû Zerr’e Rebeze’ye giderken bir miktar deve ile iki hizmetçi verdiği, ayrıca günlük hesabıyla atâ bağladığı nakledilir (İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, III, 115). Ebû Zer ailesiyle birlikte Rebeze’ye hareket ettiği sırada Ali ile oğulları Hasan ve Hüseyin, Ammâr b. Yâsir ve Akīl b. Ebû Tâlib bir müddet birlikte yürüyerek onu uğurladılar.
Ali bin Ebu Talib onu yolcu ederken şöyle demiştir:
Ey Ebu Zer, sen Allah için öfkelendin, bu yüzden onun lütfunu umansın. Toplum, dünyaları için senden korktu; sense dininden dolayı onlardan korktun. Senden korktukları şeyi bırak ellerine; korktuğun şeyi al onlardan. Onlara men ettiğin şeye ne düşkündür onlar. Seni men ettikleri şeyeyse hiç mi hiç meylin yoktur, senin. Pek yakında bilir anlarsın, kim kâr etmiş, kim daha ziyade hasede düşmüş.
Akil dedi ki: Seni sevdiğimizi biliyorsun ve sen de bizi seviyorsun. Allah'tan kork, zira Allah korkusu selamettir. Ve sabırlı ol, zira sabır cömertlik demektir.
Ve peygamberin torunu, Hasan bin Ali dedi ki: Amca, Resulullah ile karşılaşacağın güne kadar sabret. O senden memnun olacaktır.
Hüseyin bin Ali dedi ki: Amca, Allah'tan sabır ve galibiyet dile.
Ammar bin Yasir gözyaşı içinde dedi ki: Allah seni öfkelendirenleri sevindirmesin. Sana sıkıntı verenlere de aman vermesin. Allah'a ant olsun! Onların dünyasını tercih etsen onlar sana aman vereceklerdir. Ve onların hareketlerinden memnun olursan, onlar seni seveceklerdir.
Ebu Zer ağlayarak şöyle dedi: Rahmet ehlinin fertleri, Allah'ın merhameti hepinizin üzerine olsun. Sizleri gördüğümde, Allah'ın resulünü hatırlıyorum.
Rebeze’de iki yıl kadar münzevi bir hayat süren Ebû Zer, Halife Osman’ın isteği üzerine zaman zaman Medine’ye gidip geldi. Halifeye isyan edeceklerini söyleyerek kendisine liderlik teklif eden bazı yönetim aleyhtarlarına yüz vermediği gibi onlara halifeye bağlı kalmalarını ve onu küçük düşürecek hareketlerden uzak durmalarını tavsiye etti.
Rivayete göre onu Rebeze’ de ziyaret eden bir adam ona şöyle sormuş: "Senin malların nerede?"
Ebu Zer şöyle cevap vermiş: "Ahirette bir evimiz var, servetimizin arasından en iyisini oraya göndeririz."
Soruyu soran adam Ebu Zer'in neyi kastettiğini anlamış ve bu sefer şöyle demiş: "Ancak bu dünyada bulunduğun sürece bir takım varlıkların olması gerekir."
Ebu Zer bunun üzerine, "Bu dünyanın sahibi bizi burada bırakmayacaktır" diye cevap vermiş.
Aynı şekilde Suriye emiri Ebu Zer'e geçimi için 300 Dinar para gönderdiğinde, Ebu Zer "Emir bu parayı benden daha fazla hak edecek bir kul bulamaz mıydı" sözleriyle iade etmiş.
Ebû Zer el-Gıfârî, 32 yılının Zilhicce ayında (Temmuz 653) Rebeze’de öldü. Bir rivayete göre, Hz. Muhammed Ebu Zer'in bu hazin sonunu önceden şu sözlerle haber vermişti: ‘’Allah sana merhamet etsin ya Eba Zer! Sen yalnız yaşayacak, yalnız ölecek ve yalnız diriltileceksin.’’
Selam ve dua ile kıymetli okurlar.
YORUMLAR