Ermeniler, Doğuda Rusların desteği ile Kürt ve Türk Soykırımı uyguladılar. Gaziantep, Maraş ve Urfa’da İngiliz ve Fransızların desteği ile Soykırım uyguladılar. Soykırımı işledikten sonra, güvendikleri Hristiyan din kardeşleri Ruslar, İngilizler ve Fransızlar Türkiye’den çekildikten sonra yalnız kaldılar. 600 yıllık komşularını katlettikleri için, Seferberlikten dönen Türk ve Kürt askerler, Ailelerinin toplu mezarlara gömüldüklerini görünce adeta çıldırdılar. Silahlanarak Ermenileri okşamak istediler. Ancak Osmanlı Devleti buna izin vermedi. Ermenilere Tehcir(göç) etmelerini tavsiye etti. Ermeniler de, ataları katledilen Türk ve Kürt askerlerin Ermenileri affetmeyeceklerini bildikleri için Tehciri gönüllü kabul ettiler ve göçe başladılar. İngilizler, Ruslar ve Ermeniler tarafından kullanılarak, sürekli yüzüstü bırakılan Ermenilere karşı kendilerini affettirmek için ara sıra “Ermeni Soykırım” iftirasını gündeme getirip, Ermenilerin gazını alıyorlar. Tarihçilerimiz hodri meydan diyorlar ve; “Soykırım var mıdır, yok mudur?” konusunu siyasilere değil, Tarihçilere bırakalım diyorlar. Osmanlı kayıtlarına itimat etmiyorsanız, İngiliz, Rus ve Fransız belgeleri ile masaya oturalım” diyorlar. Ancak Ermeniler ve destekçisi, ABD, İngiltere, Fransa ve Rusya’da tık yoktur. İşi tarihçilere bırakırlarsa, Ermeni yalanının ortaya çıkacağını ve Türkiye’yi köşeye sıkıştıramayacaklarını biliyorlar.
Bu Avrupa, Amerika, Suriye ve Ermenistan’a sağ salim ulaşan Ermeniler hem suçlu hem güçlü görünmeye başladılar. Hem soykırım yaptılar, hem soykırıma uğradıklarını iddia edecek kadar yüzsüzlük yaptılar. Yapmaya da devam ediyorlar. Türkiye Kürtlerden ve Türklerden toplu mezarlara gömülen ailelerin belgeleri ve şikâyet dilekçeleri içinde barındıran BİR SOYKIRIM DOSYASI oluşturarak, birçok dillere çevirerek bütün devletlere gönderebilirdi. Arada yüz yıl geçmesine rağmen, halen Türkiye böyle bir dosyayı neden oluşturmadığını anlamak mümkün değildir.
1876-78 Osmanlı Rus Harbinde Rus Üniforması altında 1500 kişilik gönüllü Ermeni Alayı kuran Ermeniler, Ruslara öncülük yaparak Müslüman Kürt ve Türk köylerini basarak, büyük bir soykırım yaptılar ve 1,5 milyon(1 milyonu Kürt) insanı kadın erkek, çocuk, yaşlı demeden katlettiler. Toplu mezarlara gömdüler. Bu toplu mezarlar ortaya çıkınca, utanmadan öldürdükleri toplu mezarlara sahip çıkacak kadar yüzsüz ve pişkindiler. Kazı yapanlar, mezarlardan çıkan Kuran sahifeleri ve Hameyliler öldürülenlerin Müslüman olduklarını gösterdiler. Bu durumda suspus oldular. Şimdi de Karabağda savaşta ölen Ermeni askerlerini toplu mezarlara koyan Ermenistan, yarın bir gün bu toplu mezarları açıp, bakı işte Azerilerin yaptıkları soykırım diye dünyaya gösterebilirler. Seferberlikten evlerine dönen doğulu askerlerimiz, baktılar ki, aileden kimse sağ kalmamış. Hepsini yaralayıp diri diri erzak kuyularına atıp inileye inileye ölümlerine neden olmuşlar. Tabii ki, bu vahşet karşısında kendi hafızasını kaybeden askerler de olmuştur. Çoğunluğu Kürtlerden oluşan askerler, Abdülhamit’e başvurup, Ermenilerle savaşmak ve intikam almak için silah istediler. Abdülhamit, şimdiki korucu sistemi gibi, Hamidiye Alaylarını kurdurdu, Kürlere silah verdi ve kendinizi savunun dedi. Bu defa Ermeniler yenilmeye başlayınca, batı devletlerinin üzerine ağlamaya başladılar. Kürtler ve Türkler ölürken sesini çıkarmayan Hristiyan Dünyası, dindaşları olan Ermeniler öldürülmeye başlayınca müdahale etme gereği duydular.
Ermeniler silâhaltına alınmadıkları için, Doğuda Rus Ordusunu, Güneyde Fransız Ordusunu güllerle karşılayarak, gönüllü savaşmak için silah istediklerini belgelerde görmek mümkündür. İlginç bir durumu sizin dikkatinize sunmak isterim: Doğu illerimizde, Maraş, Gaziantep ve Urfa’da Ermeni mezarlıkları yoktur. Nedeni, savaş sırasında Ermeniler adı geçen ülkelerin üniformaları altında savaştıkları için ölenlerin cenazeleri o ülkelere defnedildiler. Bu nedenle Ermeni mezarlıkları yoktur. Doğu ve Güneydoğuda çıkan toplu mezarlar hep Türk ve Kürtlere aittir. Bugüne kadar toplu Ermeni mezarlarına rastlamak hiç mümkün olmadı.
Almanya’nın Türkiye Eski Başkonsolosu Ermeni Araştırmacı Johannes LEPSİUS'un tespitlerine göre şöyle diyor; "1878'de toplanan İngiltere, Avusturya ve Almanya’nın da katıldığı Berlin Kongresinde "Kürt saldırılarına karşı Ermeniler'i koruma görevi Türklere verildi...
1891'de Bitlis, Erzurum ve Diyarbakır civarında yaşayan göçebe Kürtler arasında Hamidiye Alayları’nın oluşmasının asıl nedeninin Ruslar ve Ermeniler'e karşı kurulduğu, 1894-96 yılları arasındaki "Ermeni katliamında da bu Kürtler rol oynadı... Yaklaşık üç yüz bin Ermeni Kürtler tarafından öldürüldü." 1908 yılında kabul edilen Yeni Osmanlı Anayasası, Ermeniler ‘in topraklarını geri alma ümidi doğurdu... 1911 yılında Taşnaksityun(Ermeni Örgütü) ile İttihatçı Hükümet arasında anlaşma yapıldı. 1914'de Birinci Dünya Savaşına Ermeni-Kürt çatışması ile girildi...
Mart 1915-16 yılının başlarında bir buçuk milyon Ermeni Sason, Van ve Çatak çevresindeki Kürt Aşiretleri tarafından katledildi(!)... Katliama yerleşik Kürtler de katıldı." "Rus Ordusu saflarında savaşan Ermeniler'den ele geçirdiklerini katlettiler." Buna tepki olarak bir gurup Ermeni, 40 Kürt Köyünü işgal edip, onları bölgeden sürdü... Ancak Kürtler, asıl düşmanlıklarını Doğu Cephesi Komutanı Kazım KARABEKİR Paşa bu yeni Ermeni Cumhuriyetine saldırdığında ortaya koydular. Kürtler’in hepsinin Türk Ordusu ile birlik olduğu bu saldırılarda Ermeniler, 33 bin km'lik bir topraktan çekilmek zorunda kaldılar..." diye anlatmaktadır. (Aktüel Dergisi. sayı.3/25-31Temmuz.1991.s.40-43-ABD'de yayınlanan Armenian Review Dergisinden)
Tabii ki bu yorum ve iddialar Lepsius'un yanlı iddialarıdır. Dönemin nüfus kayıtlarına bakıldığında, Ermeni Nüfusunun 1,5 milyon olmadığı gerçeğinden hareketle, çeşitli ülkelere göç eden 500 bin ve yolda hastalıktan ölen yaklaşık 45 bin kişi dikkate alındığında bu kadar Ermeni ölmediği kendiliğinden anlaşılacaktır. Lepsius'un bu tespitlerinden çıkaracağımız bazı önemli ipuçları vardır;
1-Ermeniler'in Türkler tarafından asla Soykırımına tabi tutulmadığını anlamaktayız. Çünkü "Berlin Kongresinde Kürt Saldırılarına karşı Ermeniler'i koruma görevi Türkler'e verilmiştir..." maddesine göre, Ermeni öldüren Türkler olmuş olsaydı, böyle bir görev verilemezdi. Ermenileri "Teba-yı Sadıka" (sadık teba) olarak kabul eden Osmanlı, neden Ermeni öldürsün ki? Burada Ermeniler'in Kürtler'le eskiye dayanan bir düşmanlığını görmekteyiz. Ancak önce Ermeniler Müslüman Kürt ve Türkleri öldürdüler, sonra Türk ve Kürtler intikam almaya çalıştılar, ancak alamadılar.
2-"Birinci Dünya Savaşına Ermeni-Kürt Çatışması ile girildi"ğini anlamaktayız.
3- "1,5 milyon Ermeni'nin Kürt Aşiretleri’nce öldürüldüğünü" iddia ediyor. Yine Türk adı geçmemektedir.
4-Öldürülen Ermenilerin Rus Ordusu saflarında savaş halinde iken öldürüldüklerini kabul ediyor. Savaş sırasında karşılıklı iki güçten ölenler için soykırım denilmez, meşru müdafaa sayılır. Ermeniler Rusların tarafını tutacaklarına Osmanlıya sadık kalsalardı, başlarına bu işler gelmezdi. Kendi hatalarını itiraf etmiyorlar. Bazı Ermeni vatandaşlar bu itirafı yapıyorlar. Evet, biz Osmanlı Devletini arkadan vurmaya kalktık diyorlar.
Lepsius, asıl Ermeniler'i "Kürtler'in kestiği”ni iddia etmektedir. Aktüel Dergisinde verilen bilgiye göre Lepsius; "Aynı topraklar için mücadele ettiklerini ve sonunda bu topraklar için, Kürt-Ermeni çatışmasının kaçınılmaz olduğunu, gecekondu bir Kürt Devleti kurulmadan, Büyük Ermenistan(nın) kurulama(yacağını)." ifade ediyor. Ayrıca Doğu ve Güneydoğudaki kiliseleri dolaşan Lepsius; Kürtler'in Ermeni komşularına çok haksızlıklar yaptıklarını da anlatmaktadır.
Yine Ermeniler'in; "Türkler'le toprak davamız, Kürtler'le Kan Davamız vardır" dediklerini de biliyoruz. 22 Nisan 2005 Tarihli Türkiye’m(Gaziantep) Gazetesinin haberine göre APO, ASALA ile yollarının ayrıldığına söyle değiniyor: "Harita anlaşmazlığı ve "Soy Kırımını Kürtler yaptı" suçlaması ilişkiyi bitirdi. Ermeni katliamında Kürtler'in de rolü olduğunu; Van, Bitlis, Diyarbakır, Erzincan, Artvin'in Batı Ermenistan olduğunu söylüyorlardı."
İngiltere’nin Halep Başkonsolos’u Henry D. Barnham'ın Gaziantep'te olduğu gün(16 Kasım 1895), Ermenilerce yapılan Katliamı 28 Kasım 1895 tarihli raporuyla hükümetine bildirdiğini şöyle ifade ediyor; "Ermeniler'in Gaziantep’te gerçekleştirdiği katliam sabah saat 08.00'da başladı ve öğleden sonra saat 16.00'a kadar devam etti. Özellikle evini dinamit ve bomba deposu haline getiren Babikoğlu'nun evinden atılan bombalar ve dinamitler, kendi evinde oturan çok sayıda masum insanın hayatını kaybetmesine neden oldu. Ermeniler'in evlerinden sokaktan geçen Türkler’ in yüzlerine Sülfürik asit fışkırtılıyordu... Sonuçta şunu açıkça belirtmeliyim ki, Sülfürik Asit ve bomba atarak yeteri kadar barbarlık yapanlar, aynı zamanda bu katliamın sorumlularıdır. Görünen o ki, anarşi tarihinde ilk kez böylesine cehennemi bir yöntem kullanarak mezalim gerçekleştiren Ermeniler'dir" ifadesine yer vermiştir. (Gazü. Fen. Ed.Fak. Yrd. Dç. Dr. Celal PEKDOGAN. 26.4.2005 tarihli Mahalli Günaydın Gazetesi)
"Suriye'nin Halep Kentinde yaşayan Ermeni asıllı Hadop OKRAN (52 yaşında-Kilis Ermenisi); "Türkler'den özür dilemeliyiz. Dedem Türkler'e yaptıklarını bana anlatınca dehşete düştüm" dedi. (Kilis Kent Gazetesi.10 Ekim 2003)
Araştırmacı-Yazar Mehmet NACAR'ın Devlet Arşivlerinden çıkarmış olduğu şu tespitler tüyler ürpertici; "Kars, Ardahan bölgesinde 30 bin Müslüman Türk katledildi. Doğubayazıt’ta 15 bin askerimizin 14 binini kestiler. Gence, Erivan, Ordubat, Şahtahtı, Zengezor, Nahçıvan, Iğdır ve Serdarabad çevresindeki Türkler'in tamamını yok ettiler. Van'da ihtiyar ve çocukları yaktılar. Kadınların ırzına geçtiler. Cami ve Türbeleri harap ettiler. Cesetleri parçalayıp pişirerek sağ kalanlara yedirdiler. Ermeni Çeteler Erzurum, Van, Narman, Pasinler, Şitak, Bitlis ve Muş’taki köylerle, kasabalarda tek canlı bırakmadılar. Selimli Köyünde bakirelerin ırzına geçtiler. Cesetleri köpeklere yedirdiler. Altı aylık bir kız çocuğunu pişirerek, etini annesine yedirdiler...
300 Musevi'yi parçalayarak duvar şeklinde istiflediler. Hakkâri’nin Dir kasabasında bütün erkek ve çocukları öldürdüler. 400 Kürt kızının ırzına geçtiler... Van’ın Reşadiye ilçesinde 15 genç kızı çırılçıplak soydular, namaz kıldırmak istediler... Sonra da tecavüz ederek öldürdüler... Van'da hamile kadınların karınlarını yararak çocuklarını çıkardılar. Erkek çocukların cinsel organlarını kestiler. Eleşkirt’in Ataköy'ünde, iki günde 23 genç kızın ırzına geçtiler. Hınıs’ın Molla Kulaç köyünde yirmiden fazla çocuğu koyun keser gibi boğazladılar. Bir Rus askeri ile iki Ermeni, Müslüman bir kadının karnındaki çocuğun cinsiyeti hakkında bahse tutuştular. Kadının karnını yararak, çocuğu aldılar. Cinsiyetini tespit edemeyince kavga edip, birbirlerini yaraladılar. " (Kilis Kent Gazetesi.10 Tem.2003)
Biz, 1,5 milyon Türk ve Kürt'ün Ermeniler'ce katledilerek Soy Kırımına tabi tutulduklarını yazarken, GAZÜ’de Prf. Ahmet ARSLAN'ın tespitlerinin daha korkunç boyutlara vardığını anlıyoruz. Bu görüş ışığında, tarih boyunca 10 milyon Türk ve Kürt katledildiğine göre; asıl Soy Kırımını Ermenilerin Ruslardan ve Fransızlar'dan lojistik destek alarak yaptıklarını anlıyoruz.
Tabii ki bu Soy Kırım’dan sağ kalan Kürtler boş duracak değillerdi ya.. Onlar da Ermeni öldürmüş olabilirler… Bunlar da Rus-İngiliz ve Fransız Üniforması altında savaşanlardır. Savaş halindeki ölümler soykırımdan sayılmazlar. Ermeniler milyonlarca Kürt öldürerek, birçok Soy Kırımı’na imza atarken; sözde Demokrat, Hümanist, İnsan Hakları savunucusu geçinen Hıristiyan Dünyası, Kürt Türklerinin feryadını duymadı ve bu katliama dur demedi. Ancak, ne zamanki hesaplar tersyüz oldu, Kürtler silahlanıp Ermeniler'den intikam almaya başladıkları anda, Din kardeşleri olan "Ermeniler'i Kürtler'den koruma görevini Türk Devletine verdiler" (Berlin Konferansında alınan karar). Tabii ki, Osmanlı dahi Ermeniler'i, çok acılar yaşamış, yüreği yanmış Kürtler'den koruyamadı. Çünkü yüreği yanan Kürtleri durdurmak mümkün olamamıştı. Bu gün ise, ne oldu da Haçlı Dünyası birden bire KÜRTSEVER oldu, Kürt haklarını savunmaya başladı. Bütün mesele "Gecekondu bir Kürt Devleti kurdurup" Türkiye ile irtibatını kestikten sonra, ERMENİ ASALA VE PKK’nın insafına terk edip BÜYÜK ERMENİSTAN’I KURDURMAKTIR.
Zaten Osmanlı Ermeniler'i zoraki Tehcir'e tabi tutmamıştır. Berlin Antlaşmasında "Ermenileri Kürtler'den koruma görevini üstlenen" Osmanlı Türkü; birçok bölgede savaştığı için Ermeniler'i Kürtler'den koruyamayacağını Ermeniler'e bildirerek, göç etmek istedikleri yerleri, devletin makamlarına bildirmelerini istedi. Ermeniler, geçmişte "Kürt Soykırımı" yaptıkları için, artık bu topraklarda Kürtler'le birlikte yaşayamayacaklarını anlamışlardı. Bu nedenle daha fazla zayiat vermemek için, göç etmek istediklerini Osmanlı makamlarına bildirdiler. Seferberlikten dönen ve bütün ailesinin katledildiğini gören Kürtler, Osmanlı Zabitleri korumasında gönüllü olarak göç eden Ermeniler'in önünü keserek, onlardan intikam almak isterlerdi.
Hatta Kürtçe bilen Ermeniler'den mallarını bırakamadıkları için göç edemeyenler, Kürtler'den korunabilmek amacıyla, Berlin Antlaşmasındaki; "Ermeniler'i Kürtlerden koruma görevi Osmanli Türküne verilmistir" maddesini fırsat bilerek, Türklere yaranabilmek için öz be öz TÜRK İSİM VE SOY İSİMLERİ ALDILAR.
Mesela Kürt Milliyetçisi geçinen malum bir zatın neden "TÜRK" soyadını aldığını bu zata sormak gerekir? Hem Türkleri sevmeyeceksin, hem sözde Kürt Milliyetçisi olacaksın, hem de "TÜRK" soyadını taşıyacaksın. Bu zatı, bu soy ismini alma nedenini açıklamaya davet etmek gerekmez mi?.
Bütün mesele budur. Ermeniler o kadar da çok masum değiller. Osmanlı’yı boşuna suçluyorlar. Türkiye Cumhuriyeti de, Osmanlı Devleti'nin resmen devamı olmadığına göre, bu suçlama tamamen yersiz, kasıtlı ve siyasidir.
Bu gün Ermeniler asıl düşmanlarının Kürtler olduğunu biliyorlar. Ancak "Kürt Milliyetçisi" geçinen PKK’lılar ve PKK'lı olmayanlar, Ermeniler'den "Kürt Soykırımı”nın hesabını soracaklarına, tam aksine onlarla "Amcaoğlu" olduklarını kabul ederek, işbirliği yapıyorlar. Evet, biz Ermenilere soykırım yaptık diyen, kendini Kürtmüş gibi gösteren gizli Ermeniler vardır. Hatta "Türkler'le aynı soydan olmaktansa Ermeniler'le akraba olmayı tercih ederim" diyenler de vardır. Tarih boyunca bu kadar Türk Düşmanlığı yapan hiçbir Kürt'e rastlamamıştık. Bu Türk Düşmanlığının, sözde Kürt geçinen, fakat soyu araştırıldığında KÜRTÇE BİLEN ERMENİLER tarafından yapıldığını görmekteyiz.
Ermenilerin Soy Kırımı iddialarına destek veren Avrupa'daki Kürtler, gerçekten "Kürt Milliyetçisi" olmuş olsalardı öncelikle "Kürt Soy Kırımı"nı gündeme getirirlerdi. Çünkü "Kürt ve Türk Soy Kırımı"nın arkasında Ermeniler çıkacak, sonunda Kürt ve Ermeni çatışması kaçınılmaz olacaktır… Hatta tarihi gerçekleri bile bile inkâr ederek, "Ermeniler hiç Kürt öldürmedi" diyen Kürtler de vardır. Öldürülen 1,5 milyon Kürt Kardeşinin acısını inkâr edeceksin ve onların katilleri ile işbirliği yapacaksın… Sonra da “Kürt Milliyetçisiyim” diyeceksin… Ahmaklığın bu kadarına da pes doğrusu...
Mehmet Demir ATMALI
YORUMLAR