İçinde bulunduğumuz dönemde bilinçli her bir bireyin siyaseten bir bakış aşısı geliştirmesi gerekir. Ancak bunu saygılı ve tarafsız bir üslup ile yapmalı. Toplum ve siyasiler olarak aramızda iletişim problemini artık görmemiz ve bu doğrultuda bir iletişim modeli geliştirmemiz gerekiyor. Ancak hem siyasi yapı içerisinde hemde toplumda ciddi vicdan ve duygu deformasyonu var. Bende bir tc vatandaşı olarak konuya dair izlenimim ve bu konu hakkındaki düşüncemi dilimin döndüğünce aktarmak istiyorum.
Burada tamamen kişisellikten uzak tarafsız ve ılımlı bir dil kullanmaya azami dikkat gösterecem.
İçine girdiğimiz süreçte siyasi yapının içerisindeki kişileri gözlemlediğimde her birinde farklı sebeplerle ve farklı formlarda açığa çıkan duygu durum savrulması ve tutarsızlık gözlemliyorum. Anksiyete , depresyon ve pasif agrasiflikte çok net görülebiliyor. Dolayısı ile kaçınılmaz gerçek tutsak oldukları duygular ile toplum yönetilmeye çalışılıyor. Bu duyguların en belirgin olanı ise “bağımlılık” duygusu. Bağımlılık tutsak olunan bir duygudur, neye olduğu bir tarafa duygunun kendisi dönüştürülmeli. Bağımlı bir yapı her an her şeye bağlanabilir, ( para, makam, güç, şan ve şöhret, göz önünde olma, karşı cins vb ) bağımlı olan bir bireyin açıkta duran bir zaafı var demektir ve bir siyasinin zaafının açıkta olması hatta zaafların olması kesinlikle aşılması gereken bir durum. Bu lokal olarak çözülebilecek bir durum değil bu ancak duygunun bağımlılıktan bağlılığa dönüştürülmesi ile çözülebilir.
milletin temsilciliği ve bu temsilciğin vermiş olduğu imkanlar kendilerine ağar geliyor olsa gerek ki ruhsal olarak iletişim yolları kapanmış ve dolayısıyla sevgi duygusunu özümseyemiyorlar ve bu durum onların empati kurarak hareket etmelerini güçleştiriyor.
Karar mekanizmasının başındaki bilinçlerin de empati yeteneklerini kullanabilmeleri ve buna göre görevlerini icra etmeleri için gerekli önlemlerin alınıp bu kanayan yaranın acilen sarılması gerekiyor, çünkü bu kişilerin attıkları her adım, dillerinden süzülen her bir söz bu ülke vatandaşlarının hayatlarını dolayısı ile sorumlusu olduğumuz çocuklarımızın hayatlarını ve yaşam kalitelerini direkt olarak etkilemektedir. Bu kişilerin toplum üzerindeki etkisinin pozitif olması için ilk etapta iletişim yoklarının güçlendirilmesi ve aradaki kuşak çatışmasının da son bulması gerekiyor.
Artık bilmeliyizki, hiç bir bireyin inancını yaşaması için, atasını ululaştırması için, milliyetçi bir ruha sahip olmak için, belli halkların birleşimi için bir siyasi yapıya ihtiyacı yok…. Siyasi yapının patron koltuğunda oturanların öncülüğü ile bir uyanışa ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Dini, dili, ırkı, rengi her ne olursa olsun içinde vatan sevgisi sabit olsun tek başına bu yeterli.. vatan sevgisi imandandır.
Böyle bir algıdan uzak bir bilincin sosyal statüsü ve yetenekleri her ne olursa olsun tinsel bir gelişime ihtiyacı var demektir.
Bildiğim kadarıyla bu devlette her bir millet vekili ve bakan seviyesinde her kesin bir çok konuda danışmanları var. Benim önerim bu danışmanların arasında olmazsa olmaz olan her gün en az bir saat içsel değerlendirme yapabileceği manevi danışmanının olması. Böyle olunca siyasetin doğası gereği üzerlerindeki yükleri kontrollü bir şekilde hafifletebilir, elindeki yetkilerini daha hakkaniyetli kullanır ve en önemlisi iletişimlerinde koşulsuzluk bilincine yükselirse konulara hakim olarak içsel olarak ta değerlendirerek dengeyi sağlayabilir.
Aksi halde böyle tinsellikten uzak bir yönetim sistemi toplumun hiç bir bireyi ile sağlı bir iletişim kuramaz ve bağları kopar, bağlar koptukça çatışma ortamı kaçınılmaz olur.
YORUMLAR