İnsan yaşadıkça tecrübe kazanır. Tecrübe kazandıkça da çevresine faydalı olan bireyler haline gelir. Tabi bu tecrübeyi olumlu yönde kullanması şartıyla.
İlmin insanlığın hizmetine ‘’fayda’’ adı altında sunulması ne kadar doğru bir tespit ise, bu faydayı ‘’zarar’’ noktasına taşıyanların varlığı da o denli doğru bir tespit olsa gerek.
Konuyu kısaca değişik bir şekilde özetlemek gerekirse; farz edin toplum huzurunu sağlamak için görev alan emniyet mensuplarımız ‘’kargaşa çıkarmak’’ için çalışsın. Ortaya nasıl bir kaos çıkar varın siz hesap edin.
İşte ilim dünyası da böyle bir tehlikeye ‘’çanak’’ açmış durumda. Tıpkı kutsal kitapları kendi çıkarları için kullananlar misali son dönemlerde ‘’ilmi maharetleri’’de aynı düzlemde kullananlar maalesef ki çoğaldı. Bunun neticesi ilmin ve bilimin ışığında (!) karanlığa giden bir nesil oluştu.
Bu tıpkı, Allah’ın yapabileceklerini insanların da yapabilme saçmalığına inananların oluşturduğu saplantılı düşünce mantığı gibidir. Düşünsenize (düşünmek bile saçmalık) ‘’Ol’’ deyince olduran Allah’ın gücünün bir insanda tecelli ettiğini. Ne sabır, ne sükut ne de affedici bir yüceliği olabilecek vasıflar taşımayan bir insanda bu güç toplanmış olsun. Ne olur sizce?
Bir küçük virüs oluşturup, insanlığı neredeyse yok edebilecek bir ilmi zekanın o virüsü durduracak bir ilme sahip olması da gerekmez mi!
İşte teknoloji ve ilimde gelinen nokta insanlığın sonunu hazırlamaya doğru ilerliyor. Eğer teknoloji durdurulmaz, düşünme ve vicdan olgusundan yoksun makinaların eline geçtiğinde insanlığı nasıl bir gelecek bekliyor varın hesap edin.
Bu arada ilme karşı olduğum sanılmasın. İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendini bilmezsen, ya nice okumaktır, mantığının oluşmadığı bir bilimsellik insanlığa fayda yerine mutlak surette zarar verecektir.
Bunu da kısa bir örnekle süsleyelim…
Uzay diyoruz, uzaya çıkalım diyoruz. ‘’Hatta herkes aya biz yaya’’ sözünü neredeyse dillerimize pelesenk ettiğimiz bu günlerde; uzaya giden astronotumuz için ‘’turistik gezi’’ benzetmeleriyle basitliğe indirgemeler, bu bilimselliğin ne denli ayağa düştüğünün en büyük kanıtıdır.
Unutmayın ki, yaradan bizlere hem duyma, hem görme, hem de ilmi alanda sınırlı bir yetki vermiştir. Bu yetkileri kendi kafamıza göre yükseltip alçaltmaya çalıştığımızda, hem insanlığın hem de doğanın dengesini altüst ederiz. (bir miktar ettik zaten)
Su akıp yolunu bulsa da; o su yoluna müdahale edenlerin sonucunda dünya ne felaketler gördü hep birlikte izledik, izlemeye de devam ediyoruz.
Müslüm SÖYLER
YORUMLAR