Son 4 yıl içerisinde Ampute Futbol’daki başarıların tesadüf olmadığı açıkça belli oldu. Onun öncesi
Tekerlekli Basketbol’da aynı başarıları elde etmiştik. Bunun yanında Paralimpik oyunlarındaki bireysel
başarılar azmin ve inancın ne derece önemli olduğunu herkese gösterdi.
Peki ya bu başarıların başlangıç öncesini ve o zamanın olumsuz şartlarda verilen mücadelelerin
kahramanları kimlerdi ?
İşte bizler, bu unutulan kahramanlar nedeniyle başarıları devam ettiremiyoruz. Günübirlik
kahramanlıkların, anlık heveslerdeki geçicilik kadar değeri yoktur. Önemli olan emekleri ödüllendirip,
bu emeklerde gizli kahramanlara sahip çıkabilmektir.
Unutmayalım ki, Ampute Milli Takımımız bir zamanlar ‘’kumda oynayan çocuklar’’ dan gelen bir
başarının finalidir. Tıpkı şampiyonalardaki finallere gelen yollar misali. Finallere giden yolda mücadele
etmeden final oynamak nasıl imkansız ise, Ampute Millilerin buraya gelmesindeki pay sahiplerini
görmeden de onların başarılarını alkışlamak o derece vefasızlık olur.
Şimdi herkes bir şeyler söyler, başarıyı gurur görenler, diğer takımlarımızı küçümseyip günün
kahramanlarını tepelere taşıyanlar ve daha bir sürü günü kurtaran yazılarda kendilerine yer bulmaya
çalışanlar.
Halbuki, burada vurgulanması gereken tek olay ‘’inancın ve azmin gücü’’ olmalıdır. Futbolun en güzel
sahnesini perdelere taşıyan röveşata gollerinin Ampute Futbolda kaleyle birlikte hayatın zorluklarına
atıldığını görebilmektir.
Hiç unutmam, İstanbul Yeditepe Engelliler Spor Kulübü’nün Ampute takımı maçlara çıkarken kendi
engelli camiamızda dahi ‘’Ampute futbol göz zevkimizi bozuyor’’ diye karşı çıkanlar olmuştu. Lakin bu
açıdan bakmayan, tam aksine 3 ve 4 yaşındaki engelli çocuklarımızı sporla hayata kazandırmaya
çalışan bir Ercan Altın vardı, Ampute futbolun öncülüğünü yapanlar arasında. Sadece küçük engelli
çocuklar değildi, lösemi hastası çocuklarda vardı. Ki onlardan bir tanesi Sabri idi, Cerrahpaşa’da tedavi
gören. Hatta raporuna futbol oynaması yasak diye not düşülen… Çünkü bağışıklık sistemi
düşmemeliydi… Hal böyle iken o Sabri kardeşimiz Ercan abisine gelip, ‘’ben öleceksem futbol
oynayarak öleyim’’ diyerek Yeditepe’nin tüm antrenmanlarına katılıyordu. Bu antrenmanlar yokluk
nedeniyle Cerrahpaşa öğrencilerinin halı sahasında yapılıyordu. Ömrüne bile az bir zaman biçen
doktorlar Sabri’nin aylar değil yıllara meydan okuyup ömrüne ömür katan Ampute futbolun sevdalısı
Ercan Altın’dan başkası değildi.
İşte 4 yıl öncesinin o muhteşem Futbol ziyafetine sahne olan Wodafone Arena’nın bugün Polanya’nın
Krokow kentinde düzenlenen Avrupa Ampute Futbol Şampiyonası finalinde İspanya’yı 6-0 yenip
kupayı müzeye taşımaları bu serüvenin de finalidir.
Bugün gazilerimize bir başarıyı armağan ediyorsak; bu başarıya bu takımları taşıyanları da unutmayıp
hatırlamamız gerekiyor. Bir Galatasaray’ı Metin Oktay’lar , Bir Beşiktaşı Baba Hakkı’larıyla ve bir
Fenerbahçe’yi Lefter’lerle hatırlayıp onurlandırıyorsak….
Bu takımımızı da buralara getiren yoldaki yoldaşları unutmayalım… Yoksa bugün bu başarıyı elde eden kahramanları yarın unutur gideriz…
YORUMLAR