Ne sabah, ne de akşam…
İstemediğim tek şey haber izlemek…
Hadi haber izlemiyorsun o halde magazin ve sabah programlarını da mı izlemiyorsun? derseniz…
Evet asla izlemiyorum…
Sosyal medya zaten özet durumları sürmanşet geçiyor. Bir şekilde sanal gazetecilik gaipten haberleri bile vermeye başladı. Kendince düşünüp, kendince yaşayamıyorsun. Uyumakta, uyanmakta düşünmek ve hayal kurmakta sanal alemdeki kaderine bağlı durumda…
Düşünsenize yeşillerle bezenmiş, hem doğal hem de tarihi bir Karadeniz turundasınız. Ayak bastığınız her yer tarih kokuyor, dokunduğunuz her yer doğallık, aldığınız nefes oksijen deposu misali. İşte bu doğal alin bile tadını çıkaramıyorsunuz. Elinizdeki sanal kaderiniz olan telefon sizi esir almışçasına meşgul ediyor. Gezdiğiniz gördüğünüz yerleri anlık yaşamak yerine ‘’anlık story’’ ve ‘’selfi’’ler çekme peşindesin. Bir bakıyorsun tur saati sona ermiş. Sanal bir gezinti halini alan bu doğal gezi turu ne yazık ki, cebinde gezdirdiğin telefonunda gizlenmiş halde. Geri dönüş yolculuğunda bile bu doğal yolculuğun tadını çıkaramıyor, arkadaşlarının görmesi ve kendini bir başka ifade edebilmek için paylaşımlar peşindesin. ‘’Yaşamadan yaşamış’’ görüntüsü veren bir hayat gibi.
Sonrası biraz da arkadaşların paylaşımlarına bakalım diye düşünerek başlıyorsun bu defa da sanal yolculuğa…
Aman Allah’ım! O ne öyle, kadın kocasının kafasını kesip balkondan atmış.
Eğlence mekanın da istedikleri şarkıyı söyleyemeyen sanatçıyı kırık cam parçalarıyla katletmişler.
Bir başka alkol masasında kutsal kitaba edepsizce bir saldırı…
O kadar çok değişime uğramışız ki, bu durumları bile paylaşarak karşı gördüğü tarafa nispet yaparcasına ‘’işte bunlar yüzünden’’ diyerek; hataların yularını bile başka yerlere bağlayanlar var.
Ne doğru düşünebiliyor, ne doğru yazıp doğru okuyabiliyoruz.
Zaten doğruyu okusak dahi yanlışı kabullenmiş bir yaşam yolculuğuna çıkmışız.
Emin olun ki, cahiliye devrini geride bırakacak modern bir azabın içindeyiz.
En küçük kurumdan, en büyük makama kadar maddi ve nefsani zevklerin ve isteklerin bataklığında kulaç atıyoruz.
Eskiden bir çizgi film vardı… ‘’Arz’ın Merkezi’ne Seyahat’’ diye…
Galiba o çizgiyi şimdi yapılan montajlarla gerçeğe dönüştürme çabasındayız…
Allah sonumuzu hayreyleye….
YORUMLAR